14 January 2010

HTC Keyboard Number Problem

HTC sağolsun Touch HD için "hot fix" denen güncellemeleri sürüyor zamanla.
En son 2009-11-09 tarihinde "Update for HTC Touch HD – Notifications Enhancement" adlı bir hot fix yayınladılar. Ben de güvenerek kurdum.

Lakin sonuç olarak alette bir fark göremedim. Sonradan, SMS yazarken klavyeyi açtığımda rakamların oldugu tab'in yok olduğunu gördüm.

Kısa bir internet araştırmasından sonra bir çözüm buldum. xda-developers sağolsun yine bir problemimizi çözdü.
http://forum.xda-developers.com/showthread.php?t=584596
adresinde bu problem ile karşılaşanların yorumları yer alıyor. Bir arkadaş deneme yanılma ile problemi çözmüş.

ÇÖZÜM:

http://www.filestube.com/4264194f235e4e9103ea,g/HTC-Keyboard-Keypad-MULTILANGUAGE-CAB.html
adresindeki keyboard programını kurup, sonra kaldırmak. Ve rakamlar geri geliyor.

HTC Touch Hd sahiplerine duyurulur. Denedim, gerçekten işe yarıyor.

27 October 2009

EV ile ilgili bilgiler ve tecrübeler

Ev dahilinde edindiğim tecrübeleri aktarmaya karar verdim.

Konu : Kombi

Bu konuda dogalgazprojesi.com adresindeki foruma yazmıştım ama pek cevap veren olmamıştı. Oraya yazdıklarımı buraya aktarım.

Önceki mevzu hangi kombiyi almalı ve kombiyi balkona yerleştirme idi. Balkon cam kaplı ama bir (so called) kombi dolabı almayı planlıyordum. Kışın cam açılmıyordu ama yazın açınca toz, kir olur endişesi hakimdi bende. Neyse bunları sorduktan bir sen sonra (biraz önce) foruma yazdım, simdide buraya aktarayım.


"Kışı ve yazı atlattık, ve balkonda herhangi bir problem yaşamadım. Düşündüğüm gibi çok tozlanma olmadı. Daha çok kirlenir diye tahmin ediyordum. Tabi balkon camları çoğunlukla kapalı kalıyor. Bunun etkisi fazladır.

Kombide bir problem yok. Yaza girerken salondaki termostatı 10 dereceye aldım ve hiç çalışmadı. Geçenlerde hava soğuyunca 18 dereceye getirdim. Henüz çok soğumadığı için bir iki kere çalıştı.

Kombiyle ilgili ilk problemi geçen hafta yaşadım. Kombi altındaki siyah borudan su tahliye etmiş. Eve gelince kontrol ettim ki basınç 3 bara çıkmış. Banyodaki radyatör su tahliye vanasından basıncı 2 bara düşürüp servisi çağırdım. Cihaz içerisindeki suyu musluğa yönlendirip basıncı sıfırladı. Ve genleşme tankının içine hava pompaladı (şarjlı pompa ile) Ne kadarlık basınca çıkardı göremedim.

Şu anda 1.5 bar ile 2 bar arasında normal çalışmasına devam ediyor. Eğer tekrarlarsa genleşme tankının kontrolü için servisi yine çağırmamı söylediler.

Kullanımla ilgili olarak ;

Salona termostat taktılar kombi ile beraber. Bu termostatı bir dereceye ayarlıyorsunuz ve bu derecenin altında kombiyi çalıştırıyor. Su sıcaklığını kombi üzerinden ayarlıyorsunıuz.
Pek memnun kalmadığım kısım, kombinin bu şekilde "Aç-Kapa"(on-off / bang-bang) şeklinde çalışıyor olması. Bence bu çok saçma. Eğer bu termostat olmasaydı kombi oda sıcaklığına göre değilde su sıcaklığına göre çalışacaktı.

Bu durumda o bahsedilen modülasyon nedir diye merak ediyorum? Aç-Kapa çalışan bir sistem hiç bir zaman diğer kontroller kadar verimli olmaz. Yani demek istediğim kombi kapalıyken radyatörler buz gibi oluyor. Sonra tekrar çalışıyor. Halbuki beklediğim kombi belli bir sıcaklıkta sabit kalsın ve sürekli çalışsın. Tahminimce bu şekilde daha az yakarak aynı şekilde ısıtacaktır. (Arabayla dur kalk yapmaya benzetebilirim)

Kışın ne kadar gaz yaktım?
Alt kat bakkal, yan taraf emlakçı, her yan boş yani. bir üst kat dolu ama onun bana hayrı yok. Kış öncesi pencerelere (ahşap, çift camlı) 4 tüp silikon bitirdim. Tüm birleşim yerlerini silikonladım. Pencereleri, fitilledim. Banyo tuvaltteki menfezleri naylonla bantladım. (rüzgarı kestik :) ) 18 derecede 450 lira aylık ortalama ile evde donduk diyebilirim. Mantolama falanda olmadığı için çok zor geçti kış.

Yazın mutfak banyo hariç tüm evi laminat parke ile kaplattım. Altına 5 mm'lik kapron malzemesinden dösettim. Antrede apartman boşluğuna bakan duvara protmanto yaptırdık. Yaptırmadan önce Bauhaus'tan aldığım 6 mm'lik Depron malzemesini çift taraflı bantla tüm duvara boşluksuz döşedim. Sonrada portmantoyu dayadım.

Şimdi ise radyatör arkası yansıtıcıları döşemeye karar verdim. Bakalım bu yaptıklarımla geçen kıştan ne kadar fark edecek.

Yeni tecrübeleri buraya aktaracağım.
Merak edenlere saygılar."

13 January 2009

I'm back again...

Uzun bir aradan sona ve ikinci bir fikir değişikliğine kadar tekrar yazmaya karar verdim. Yazmaktaki amacımı "edindiğim tecrübeleri paylaşmak" olarak nitelendirince daha motive olduğumu hissettim.

Son entry 28 şubat 2008. O zamandan bu zamana edinilen tecrübeler şunlardır:

1. Koca askerlik bitti (daha ne olsun)
2. Evlendik (tecrübenin daniskası)

Şimdi bunlar vakit buldukça yazmak istediğim ana başlıklar. Bunların alt başlıkları olacaktır elbet.
Aslında askerlik için anılardan başka yazacak ne var diye düşünüyorum da... pek de bir şey yok. Ama yazacağım, onlar da tecrübedir.

Esas bomba evlilik hadisesi. Bu konuda edindiğim tecrübeler hem evlenmek ile ilgili hem de yaşanacak yeni evin hazırlanması ile ilgili ki ikinci kısım çok çok önemli. Bu konunun önemi "ne kadar ekonomi yapılmak istediyor" ile eşgüdümlüdür...imho.
"Piyasa Araştırması" denen müessese insanı hayatından bezdirebilir. Çok dikkatli olmak lazım. Ama tabi söylediğim gibi, ekonomik ile ilgili.
Bu süreç içerisinde düzenli olarak babamın tutuğu sonra benim devam ettiğim bir kara kaplı defterim var. Oradan buraya aktarmayı planlıyorum.

25 February 2008

Fıradım nişanlandı...

Haftasonu İstanbul'a gidip, Fırat'ımın nişanına katıldım. Eskişehir soğuklarından sonra paltosuz gezmek süper geldi bünyeye. "Bostancı sahili" denen yerde güneşin altında, denizi izlerken çay içmek hakikaten güzelmiş.

Öğrenilenler:

* Trene binerken hangi tren olduğuna, ismine, nereye gittiğine ve doğru tren olduğuna dikkat et! (evet, yanlış trene binmişim, kapatalım bu mevzuyu...)

* Otobüs halt etmiş, Tren yolculuğu süpermiş. Cumhuriyet ekzpresine bindim. Hayatımda ilk kez yolculuk esnasında oturduğum yerde bacak bacak üstüne atabildim. Tam yanımda (duvarda diyelim) 220 volt priz vardı. Wireless'da varmış ama bende onu değerlendirecek ekipman yoktu. Bir de yemek vagonu vardı ki, amcamlar çilingiri kurup rakı eşliğinde istanbul'a ulaştırlar. Bunu kesin denemek istiyorum.

* İstanbul denen yerde akıl sağlığı için mümkünse araba kullanmamak lazım.
Örnek 1) Enteresandır, "Cadde" diye tabir edilen yerde, saat gecenin 1'inde sıkışık bir trafik olması.
Örnek 2) Fırat babasının avrupa tarafından "3 saatte" gelebilmesi (Ankara - Eskişehir arası otobüs ile 3 saattir, dikkatinizi çekerim). Böylece kıyafetleri babasında olan Fırat'ın nişana geç kalması.

* Fırat US'den iphone almış ve fiyatı $400 civarında. Onunla bayağı oynama fırsatı buldum. Wi-fi ile internete girmek an meselesi. Girdiğin sayfayı parmaklarınla zoom'layıp rahat rahat okuyosun. Assisted gps'i denediğimizde pek de verimli olmadığını gördük. bulunduğumuz yerin yaklaşık 100m ötesini gösteriyordu. Ama GPS olmamasına rağmen, google earth'e anında bağlanıp nerede olduğumuza dair fikir sahibi olunuyor. Navigasyon yok tabi... Nişan'da fotoğraf çektim bu aletle, çok şahane resimler değildi açıkçası ama 2MP için fena'da değildi. Bluetooth ile veri aktarımı yapılamaması çok saçma olmuş. Kısacası, kişisel tatmin telefonu diyebiliriz buna çünkü kullanmak çok zevkli, lakin özellikler bakımından N95 ile alakası yok. Kahvaltı da youtube'den "Avatar - The Last Airbender"ı izledik Orhun'la :).
Sonuç = Hoşgeldin kararsızlık...

* Bir kişi kendi nişanına geç kalmamalıdır. Garip bir durum oluyor.

13 February 2008

Cep telefonu seçimi

Çoğunuzun bildiği üzere, cep telefonumun (3310)(hala taş gibin olup ve iyi çalışmasına rağmen) toplum tarafında değiştirilme yönündeki baskıları artık sonuç verecek gibi görünüyor.

Araştırma aşamasındayım ve karar vermek zor. Telefonu hemen değiştirmiyorum, o yüzden her bir özellik olsun istiyorum. Olmazsa olmaz wi-fi...

Önerilerinize açığım. Fikri olan beri gelsin, yol göstersin.

Şu anda adaylar: (13.02.2008 tarihli "hepsi burada" fiyatları)
Nokia N95 8GB -> 1.516,29 YTL
Sony Ericsson P1 -> 942,82 YTL

17 October 2007

ODTU Kürek zamanları

Yıl 1997...sıcak bir yaz günü...8 cengaver ilk defa aynı teknede yarışa çıkacaklar...Galatasaray ve Fenerbahçe gibi rakipleri var...Avantajları küçük görülmeleri, önemsenmemeleri... (Belgesel tadı vereyim dedim, olmadı ama oturduğum yerde gaza geldim. :P)

Neyse, o zamanlardan kalma iki fotoğrafı Facebook'daki fotolarımın arasına eklemiş Tuna. Elleri dert görmesin.

Tam ortada oturan mavi tshirtlü, her ne kadar belli olmasa da saçlarını arkadan toplamış (evet, o zamanlar vardı birşeyler) ve yusuflayan şahıs benim. Yarış için tekneye binmişiz, iskeleden açılıyoruz. Yarışın en yusuf anı olan start'a gidiyoruz.

Dönüşümüz 2. olan Galatasaray'ın 14 saniye önünde oluyor ve 1997 Türkiye Şampiyonu oluyoruz takım olarak...

Ayrıca bu yarışta bi 4- (dört tek) rezaletimiz var ki, "tekneyle iskeleye çıktığımızdan" bahsetmek istemiyorum. Yarıştan direk iskeleye...Tarihe geçecek bir hareket :)))






Kadroyu verelim: (Oturanlar :P )

Dümenci (arkası dönük olan) - Tuncay
Hamlamız (en önde oturan) - Görkem baba
Hamla sırtı - Tuna Baytaş
Motor Dairesi (sırayla) - İlter Yılmaz, Arda Özyüksel, Mustafa Tekin Dokucu, Soner Aksu (müstekbel partner)
2 numara - Ahmet Tolga Toksoy
Sibirya - Orkun baba

12 October 2007